/

Şükufe Teyze

11 mins read

Şükufe Teyze

Sağlı sollu, dolduralım boşlukları! Ben buradan görüyorum saat on iki yönünde en az beş kişilik boşluk var. Arkalar boş, boş!” Şoför aynasından dik dik kalabalığa bakıyordu. Yolcular, kovandaki arıların çalışkanlığıyla boşlukları doldurdular. O beş kişilik boşluğa kelepir en az on yolcu sığacaktı. Şu an durdukları durakta bir sürü bekleyen yolcu vardı. İlk duraklarda koltuklarda oturabilenler artık seçkinlerdi. Acıyarak ve kendi hallerine şükrederek bakıyorlardı ayaktakilere. Ayaktakilerin de pek ayakta oldukları söylenemezdi. Kimi sıkışmak için gövde önde bacak kısmı arkada, kimi bir balet edasıyla tek bacak üstündeydi. O havadaki bacağın nerde olduğu meçhuldü. Kimsenin de umrunda değildi. Oturan ve ayaktaki yolcuların bir tek amacı vardı: Bir an önce gidecekleri yere sorunsuz gidebilmek. Hele bu trafikte, hele bu insan kalabalığında, gözün üstünde kaşın var demenin manası yoktu. Şoförün dik bakışlarına aldırılmıyor; nerdeyse oturan yolcunun, kucağına oturanlara ses çıkarılmıyor; başkasına çarpan poşetlere, çantalara tepki verilmiyordu. Yalnız, erkekler kadınlara yanlışlıkla dokunuruz korkusuyla küçüldükçe küçülüyorlar, kendilerinden beklenmeyen masumane bir hal alıyorlardı.

Şükufe, bu kalabalık otobüse binmek isteyen yolcular arasındaydı. Şimdi binemezse Bakırköy Pazarı’na geç kalacak; pazardaki bütün güzel, ucuz ne varsa bitecekti. Hoş; Şükufe, akşama kadar çarşı- pazar dolaşır ama hiçbir şey almazdı. Güç bela girdiği otobüse nihayet binebildi. Kendinden sonra binen kadının karmaşadan karışan kıvırcık saçlarını toparlamasına refleksen yardımcı oldu. Hiç tanımadığın, bir daha görmeyeceğin insanlara bedenen yakın olunca normalde hoş karşılanmayacak davranışlar doğal gelirdi. Kadının girmesinin ardından şoför hızlıca kapıyı kapadı. Kıvırcık saçlarını düzelten kadın, yüzünü doğrultup baktığında “ Aaaaa! Kocam kaldı!” demesin mi. Biraz önce durakta kadını arkadan içeriye doğru iten kocası olmalıydı. Kocası duraktan buruk buruk el salladı. Artık bu otobüs kalabalıklara zarar vermeye başlamıştı. Aile ilişkilerini bozuyordu. Karı- koca beraber bir yere gidemiyor, birlikte çarşıda- pazarda gezmesine mani oluyordu. Şükufe bu manzarayı görünce kocası aklına geldi. “ Gel beraber pazara gidelim.” deyince “Hanım, otobüsler  çok kalabalık. Bugün cumartesi, trafik perttir. Valla, keyfimi bozamam. Ben evde kalacağım.” demişti. Kim bilir kaç ailede bunlar yaşanıyor,  kim bilir kaç aile gezmekten vazgeçip kös kös evde oturuyordu. Bir bakıma bu durum fayda da getiriyordu. Gezmekten vazgeçenler olmazsa cumartesi, İstanbul daha kalabalık olacak, kımıldanamaz duruma gelinecek, izdihamlar yaşanacaktı.

Şükufe, otobüs ön tarafında beklerken bir an önce üç-beş yolcunun yeni duraklarda inmesiyle biraz daha ilerlemeyi, koltukların olduğu bölüme geçmeyi planlıyordu.  Nur yüzlü, pamuk teyze görünümlü Şükufe ne zaman ayakta dursa koltuktaki bir kurban ayağa kalkıp yer veriyordu. Aslında bunu önceleri fark etmemiş; her ayakta durduğunda birileri kendisine yer verince mümkün mertebe oturanların görme mesafesinde, masumane duruşuyla bekler olmuştu. Kimi zaman yanında kendinden yaşlılar ayakta durur ama nedense hep kendisine yer verilirdi. Yaşından daha yaşlı görünmesinden, insanların onu aciz görmesinden bir rahatsızlığı yoktu aksine işini kolaylaştırdığı için hoşnut oluyordu. Tüm İstanbullular gibi o da bu durumu fırsata çevirmişti. Şükufe sadece otobüste değil girdiği her mekanda yardım edilecek teyze pozisyonundaydı. Hedef kitlesi de 20-35 yaşlarındaki gençlerdi. Çarşıda, pazarda herhangi bir kuyrukta dururken yer veriliyor, ihtiyacı tez elden karşılanıyordu. Bunun nedenleri üzerinde düşünmüştü. Tombiş ve pamuk bir yüz, tombiş eller, yukarı kalkık, şaşkın kaşlar. Bir de saçının önünü açıkta bırakan, boğazından bağladığı baş örtüsü onu olduğundan daha yaşlı gösteriyor; kemik çerçeveli, kavanoz gözlükleri, gözlerinin bakışını daha şaşkın gösteriyordu. Şu başörtüyü, şu gözlükleri bir kenara atsa, biraz kilo verse, biraz da makyaj yapsa Şükufe Teyze olur muydu hiç.

Öyle ya da böyle otobüse binmişti Şükufe Teyze. Şimdi otobüste turşu misali içeri tıkıştırılmanın önemi yoktu canım. Normalde yollar açık olsa 25 dk sürecek yolun tam tamına 1 saat 15 dk süreceğinin de… İlkbaharın ilk günleri, hava aman aman sıcak değildi ama böyle hınca hınç olunca boğucu bir sıcaklık kaplıyordu otobüsü. Herşeye dayanabilirdi ama sıcaklığa dayanamıyordu Şükufe Teyze. Malum menopoz halleri,  afakanlar basıyordu. Daha önceki deneyimlerinden klimaları açması için şoföre ciyak ciyak bağırmasının şoför üzerinde olumlu etkilerini görmemişti. Şoför ya  bozuk olduğunu söylüyor ya da klimayı en az derecede açarak gıcıklık yapıyordu. Zaten o nur yüzlü Şükufe Teyze’ye bağırmak asla yakışmıyordu. O anda çevresinde ona sevgiyle bakanlar sanki bir canavarın gerçek yüzünü görmüşcesine dehşete kapılıyorlardı. O sebepten artık başka bir taktik geliştirmişti. Herkesten önce -özellikle atarlı orta yaştaki erkeklerden önce ki onlar kızgın bir şekilde şoföre açmasını söylediğinde şoför de onur meselesi yapıp aralarında kavga çıkıyordu genelde- şoföre yumuşak ses tonuyla ama duyacağı acımtrak şekilde “ Evladım çok sıcak oldu, klimayı açar mısın sana zahmet? Zaten ayakta zor duruyorum. Bir de sıcak çekilmiyor.” diye seslendi. ‘Klimanın açılması’ kısmı şoföreydi. ”Zaten ayakta zor duruyorum.” kısmı ise oturanlara. Bu yumuşak ve acımtrak sese kimse dayanamazdı. Şoför hemen klimayı açtı. O öfkeli şoför şevkat meleğine dönmüştü adeta. Oturanlardan bir genç adam kalkarak yer verdi. Şükufe’nin son hamlesi yer veren genç adama “Yok evladım, sen otur! Saatlerce gideceğiz. Siz de işe güce gidiyorsunuz.” demek oldu. Böylelikle o nur yüze, ince düşünceli olmayı da sos yaparak tüm otobüsün sempatisini kazandı. Bir taşla iki değil üç kuş vurmuştu. Ah ah, Şükufe Teyze zamanında imkanı olsa da okuyabilseydi şimdi İstanbul’a belediye başkanı olabilecekti ya! Hayat ona otobüslerde seyahat edip Bakırköy Pazarı’na gidebilecek kadar ve tüm otobüsü ele geçirebilecek kadar imkan vermişti işte.

Esen Güney

Esen Güney Married She has a son and was born in Giresun. She lives in Istanbul. Since 2014, she has been working as a writer and publication editor at fikrikadim.com. She has published essays, stories and interviews. He still continues to write and conduct interviews.

Leave a Reply

Your email address will not be published.

Comment moderation is enabled. Your comment may take some time to appear.