/

Medya ile Suriye’yi fethetmek

12 mins read
3
Hayati Esen
Hayati Esen

Suriye’de beklenenin ötesinde bir şey olduğu yok, peki bu kadar gürültü neden?

Askerlik mesleği, asker için yaşamayı değil ölmeyi kolaylaştıran bir eğitim sistemine sahiptir. Savaşçı olabilmeniz için yaşam koşullarınız olabildiğince zorlaştırılır, her türlü fiziksel ve psikolojik baskıya maruz bırakılırsınız.  Fiziksel ve psikolojik baskı hayatın normal, konforlu akışını kaybettiğimiz inancını sağlamak amaçlıdır ve sizi militarize eden her türlü etkenle örülmüştür. Savaşçıya gösterilen şey; yaşadıkça bu zorlukla baş başa kalacağıdır.

Kısaca, normal bir insan ciddi askeri bir eğitimden sonra ölümü, yaşam kadar sıradan ve doğal kabul etmeye başlar; yaşamak kadar ölmek sıradanlaşır.  Bütün bu süreçte yapılan fiziksel ve psikolojik baskı; yıpranma ve öfkenin, militer amaçlarla kontrollü şekilde kullanılmasıdır. Öfke, ölüm korkusunu asgari seviyeye indirir. Böylece ideolojik veya metafizik motivasyonlara ihtiyaç duymadan savaşçılar elde edilir. (Öfke kontrolden çıktığında kimi zaman cinnet halini alır ve intiharla sonuçlanır. Askeri eğitim sürecinde görülen kimi intihar vakıalarını veya intihara meyal olma durumunu bu minvalde düşünmek gerekir.)

Özetle anlatmaya çalıştığımız bu askeri yöntem, siyasal mühendislik amacıyla da kullanılanılır. Devlet veya hükümetler bunu, toplumu arzuladıkları belli bir politikaya yönlendirmek amacıyla uygularlar. Hakim olunan medya üzerinden, toplumun algıları yönetilerek; halkın hassasiyetleri tahrik edilerek yapılır. Kimi provakatif olaylar çıkarılarak, öfkeyi artıran yöntemler kullanarak pekiştirilir…  Örneklemek istenirse; haberler her zaman negatif olaylar içerir. Topluma, umutsuzluk ve öfkeyi artıran haberler servis edilir. Günümüzde sıklıkla yaşanan bir habercilik oyunu olarak; Hükümet aleyhinde olan bir medya kuruluşunu takip ettiğinizde ülkenin farklı yerlerinde yaşanmış ne kadar kötü, olumsuz olay varsa haber olarak servis edilir. Böylece insanlar, mutsuz, sorunları çok, kavga, dövüş ve özellikle güvensiz bir ortamda olduklarına inandırılmaya çalışılır. Fark etmeden bu durumu içselleştirmeniz amaçlanır. Tersi bir durumda yani hükümet yanlısı bir medyada; ülkenin refah ve mutluluk için olduğuna inandırılmanız için olabildiğince pozitif haberler yapılır…

Anlatmak istediğimize gelince; bugünlerde Türkiye’den Suriye’ye bir sınır ötesi operasyon propagandası yapılmakta. Toplumun öfkesini artıran her türlü haber kullanılmakta. Birden Suriye’de Türkmenlerin, PYD tarafından yurtlarından edildiği, katliama uğradıkları, Suriye’de yeni bir dönemin başladığı haberleri yapılmakta. Sosyal medyada olabildiğince buna yönelik propaganda çalışmaları sürdürülmekte. Kürtlerin, Türkmenleri topraklarından sürdükleri propagandasıyla öfkenin artırılması çabasına ek olarak, Doğu Türkistan bölgesinde yaşayan Uygur Türkleri’nin yaşadığı zulum haberleri servis edilerek, hatta kimi yerlerde aynı haber içeriğinde kullanılarak kamuoyunun Türk duyarlılığı iyice yükseltilmekte…

Türkiye’de Kürt açılımın, barış sürecinin sahibi olan bir parti ve onun seçmenleri üzerinden yürütülen bu kirli kampanyanın ilk hedefi her iki kesimi -Kürtleri ve AKP seçmenini- birbirinden uzaklaştırmak, karşılıklı marjinalize etmek üzerine kurulu. Zira barış sürecinde Kürtler ve Ak Parti seçmeni arasında bir diyalog ve adı konmamış karşılıklı bir toplumsal koalisyon vardı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bunu gördük. Barış sürecini destekleyen her iki kesim, yapılan anketlerin -açılım desteğinin- yüksek çıkmasında en önemli aktördü. Kürtler ve AKP’nin dindar, muhafazakar seçmeni…  Ama bu büyü Haziran seçimlerinden sonra bozuldu. Özellikle AKP medyası, köşe yazarları tarafından seçmenler provake edilerek PKK, HDP hedef gösterildi. Sonuçta Kürt düşmanlığı yapılarak, barış sürecinin altı oyuldu. Haziran seçimlerinden itibaren başlayan bu süreç Suriye’ye  müdahale işine büründürülerek devam ediyor.

Peki gerçekten Suriye’de değişen bir durum var mı. Türkiye neden müdahale etmek istiyor. Gazetelerde atılan manşetlerin ve İktidar yandaşı köşe yazarlarının iddia ettiği gibi olağan üstü bir gelişme var mı. Bu çevrelerin kullandıkları iki temel argüman var biri; Suriye’de yeni şartların ortaya çıkmış olduğu ama bu yeni şartlar ne kimse bilmiyor. ikincisi; Türkmenlerin PYD tarafından topraklarından çıkarıldığı -toplumu öfkelendirecek bir iddia olarak görülmeyince-  katledildikleri….

Peki, “Beklenenden farklı, olağan üstü bir durum var mı?”  Cevap verelim. Hayır.

Beklenenin, olağan gidişin dışında en ufak bir gelişme yok. Hatta tam tersi Türkiye’nin lehine gelişmelerin var olduğu söylenebilir. Zira Esad  çatışma alanlarından yenilerek çekiliyor ve güç kaybettiği daha açık bir şekilde ortaya çıkıyor. IŞİD’in bölgede kalıcı olayamacağı; hava destekli, düzenli birliklere karşı bir varlık gösteremeyeceği koalisyon saldırılarıyla anlaşıldı. IŞID’in ise Türkiye’ye karşı saldırgan bir tutumu yok.

PYD’ye gelince, Türkiye’nin sınırları içinde olmadığı gibi Türkiye ile iyi ilişkiler kurmaya çalışıyor. Ne Türkiye’ye yönelik ne de sınırlarına yönelik en ufak bir saldırı ve tacizde bulunmuyor. Tam tersi Süleyman Şah ve Saygı Karakolu’nun taşınmasında yol güvenliği için gözcülük yaptı. PYD şimdiye kadar sadece IŞİD’le savaştı ve bu savaş aslında Türkiye’nin sınırlarının güvenliğini sağlayan bir sonuç. Türkmenlerle yaşanan sorun ise Ankara’nın PYD ile çözeceği en kolay konulardan biri. Şu anda PYD, Ankara’nın her hangi bir talebini geri çevirecek ne bir güce ne de herhangi bir desteğe sahip. Amerika’nın havadan silah desteği, Türkiye’nin karadan izin verdiği lojistik destekle ayakta duran bir örgüt. Türkiye sınırlarını kapatsa açlıktan ölüp gidecek kadar Türkiye’ye bağımlı. Çünkü tek ve güvenli hat Türkiye…

PKK’ya gelince; barış sürecinin gerçekleşmesi için dün 30 Haziran’da yaşanan kısmı çatışma hariç en ufak bir provakatif hareket yapmıyor. Ne Türkiye’de ne de Türkiye dışında şimdiye kadar beklentilerin haricinde bir faaliyet göstermedi. HDP’nin mecliste olmasını arzu ederek; siyaset yapmak istediğini, siyasete katılmak istediğini alenen ifade etti.

Peki AKP’ye, hükümet ve onun medyasına ne oldu da aradan geçen 3 yıl sonra birden -IŞİD her gün yüzlerce insan katlederken ses çıkarmazken- “Türkmenler öldürülüyor, vatanlarından sürülüyor, Suriye’de olağanüstü durum var yaygarası koparılıyor.

Tek cevap: Seçmenin öfkesini, arzu edilen erken seçim için sandıkta vatan savunucusu AKP’ye oy olarak devşirmek.

Cevap: BOŞ işler…. Kim bu aklı verdiyse boş. Medyada yaygara koparan AKP’li yazar,çizer, stratejistlerin amacının bu olduğu alenen belli.

NOT: Sözüm ona güya, “Suriye’ye gireceğiz, tampon bölge yapacağız” teranesinin boş olduğunu Amerikan’nın dahi kale almadığını dış işleri sözcü Mark Toner’in diplomatik bir dille ifade ettiği; “Türkiye ve Ürdün’ün Suriye’de tampon bölge oluşturacağı konusunda delil yok” sözünden anlamalıyız. Bunun açıklaması, bunlar boş gürültü aldırış etmeyin demektir.

FİKRİKADİM

The ancient idea tries to provide the most accurate information to its readers in all the content it publishes.

3 Comments

  1. Ablam tarih öğretmeniydi. O vefat ettiğinden beri olayları tarih bilgisi ve siyasetten anlamasından dolayı öyle güzel harmanlardı ki,ilk defa onu sizin yazınızda dinler gibi oldum. Fikrinize ve yorumlamanıza sağlık.

  2. Medya üzerinden oynanan oyunu çok güzel özetlemişsiniz. Ben de anlam veremiyorum. O kadar medya taraması yapıyorum hiç bir sebep bulamıyorum.

Leave a Reply

Your email address will not be published.

Comment moderation is enabled. Your comment may take some time to appear.