Antik Çağ´ın Ankara´sı

10 mins read
1

Yıllar bizi buldukları gibi bırakmıyorlar.” der Owen Meredith. Peki acaba yıllar gezdiğimiz, gördüğümüz ya da yaşadığımız kentleri buldukları gibi bırakıyorlar mı? Bir kenti ikinci defa gezdiğinizde ya da bir işiniz düştüğünde ve yeniden uğradığınızda günümüz dünyasının getirdiği değişimi, gelme sıklığımız ne kadar çok olursa olsun yine de fark etmez miyiz? Elbette konu Ankara ise bunu acısıyla tatlısıyla daha da kolay fark eder insan, çünkü çoğunlukla Cumhuriyet tarihiyle yaşıt kabul edilse de başkentimiz; biz onu hep son on, yirmi, hatta belki otuz yılıyla değerlendirir, ona göre puan veririz şehircilik anlayışına. Günümüz siyasi, ekonomik ve sosyolojik kimliğinin dışında Ankara koca bir imparatorluğa iskan olmuş İstanbul´dan sonra biraz da yeni yetmeliğiyle anılır belki çoğu zaman haksız şekilde. Oysa Cumhuriyet´in başkenti oluncaya kadar geçen süreçte dahi tarih sahnesinde pek çok önemli görevi yüklenmiştir sırtına.

Augustus TapınağıHacı Bayram Veli´nin Ankara´sıdır O; Ulus´ta bir camii duvarına yaslandığı için ayakta kalmayı başarabilen Augustus Tapınağı´nın Ankara´sıdır ya da uzun kulaklarıyla ünlü Midas´ın hikayesinde geçen Gordion antik kentinin Ankara´sıdır. Kalesiyle, irili ufaklı tümülüsleriyle, iyi bilinen tarihinde geçen hikayesinde Timur´un filleri sakladığı ardıç ağaçları ile kaplı Çubuk Ovası´yla ancak yeri geldiğinde hatırlanan bu genç başkent aslında buldukları gibi bırakılmamış kentlerin yıllara yayılan hikayelerini saklar Anadolu´nun bağrında. O yüzden de her köşesi bir tarihtir kapılarını aralayana, yüzyıllar boyu süren yaşanmışlıkların, yerine göre antlaşmaların, yerine göre savaşların ama en çok da eğitimin başkentidir Ankara.

Anadolu Medeniyetleri MüzesiBir ya da iki günümüzü Ankara´da antik çağın izlerini sürmek için ayırsak önce nerden başlardık sorusunun cevabını saklar Anadolu Medeniyetleri Müzesi. Ulus´da Anafartalar Caddesi´ni farkında olmadan hızla geçip ulaşırız Avrupa Müzeler Birliği´nden ödüllü bu güzide müzeye. Farkında olmadığımız aslında üzerinden geçtiğimiz yolun da altında bir tarihin yattığıdır. Bentderesi´ne bakan yamaçta bir kısmı yolun altında kalmış antik çağ tiyatrosu vardır. Günümüzde çokça değişmiş bu bölge bir zamanlar kaleye çıkan yolun kenarında tel örgülerle çevrili ve pek de bilinmeyen bir kültürel mirastır. Koruyabilirsek elbette…

1943 yılından bu yana, uygarlıklar beşiği Anadolu´da hüküm süren topluluklara ait buluntuların sergilendiği, sanat tarihinin bin yıllarla ifade edilebilen sürecine şahane örneklerle şahit olunabilecek Anadolu Medeniyetleri Müzesi şuanda Ankara´nın pek de rağbet görmeyen Atpazarı semtindedir. Eğer aracınızla değil de yürüyerek geldiyseniz çıktığınız uzunca yokuştan sonra biraz dinlenmeyi hak etmişsinizdir girişinde sizi karşılayacak kubbeli iki güzel binanın önünde ya da bahçesinde.

Müzeye girdiğimizde ise kronolojik olarak sergilenmiş eserlerle birlikte çok güzel bir tarih yolculuğu aralar kapılarını, yer sıkıntısı nedeniyle bahçeye yerleştirilmiş eserlerin haricinde içeride prehistorik dönemden başlayan ve Çatalhöyük´le devam eden Anadolu Uygarlıkları´nı eğer ODTÜ Arkeoloji Topluluğu´nun rehberliğinde dolaşma şansı bulduysanız ilk defa benim gibi, sonraki yıllarda da ya siz de o gönüllü rehberlerden olursunuz ya da organik bağlarınız farkında olmadan Midas´ın kördüğümü halini alır bu toplulukla. Bir bakmışsınız 26. yılını kutlayan Türkiye´nin ilk üniversite arkeoloji topluluğu yaklaşık onbeş yıldır yakın ya da uzak markajınızdadır.

Zaten Ankara´lı iseniz ilk okulda mutlaka bir nedenle öğretmenlerinizce ve okul yönetimince götürülmüşsünüzdür Anadolu Medeniyetleri Müzesi´ne, lakin üniversite için Ankara´ya geldikten sonra gezme fırsatı bulan gençlerin aldığı verim beklenemez elbette bu gezilerde. Yine de modern müzecilik hareketlerinin öncüsü şekilde Türkiye´de arkeoloji ve müzeciliği çocuk yaşta sevdirmek için dönem dönem çeşitli etkinlikler ile de açar kapılarını ve küçük misafirleri bazen kendilerini bir masal kahramanı ile karıştırarak ya da Frigler bölümünde anlatılan tuttuğunu altın yapan Kral Midas´a özenerek arkadaşlarıyla şakalaşırken bulurlar kendilerini. Anadolu´nun her yerinden toplanan eserlerin bir arada tasniflenerek sergilenmesi ile küçük ziyaretçileri için süper tanımlamasını sonuna kadar hak eden bir müzedesinizdir siz de yıllar sonra belki de.

İlk baharın son demlerinde ayrı güzeldir müzenin bahçesi, mevsim kışsa içerdeki dinlenme bölümlerinde oturup sıcacık çayınızı içebilir ya da yorgunluk giderici Türk kahvenizi yudumlayabilirsiniz keyifle. Kendisi de tarihi bir yapı olan müze binasının alt katında da klasik dönem eserlerini görebilirsiniz, iç salonda ise yer yer çeşitli eğitim ve konferansların yapıldığı sinevizyon salonu ile birlikte gezerken sağlı sollu Gılgamış destanından sahnelerin canlandırıldığı ortostatlar arasında efsanelere gider gelirsiniz zihninizin bir başka köşesinde.

Dünyaca ünlü koleksiyonları, özel ve dönemsel sergiler için yurt dışından sıklıkla talep görmektedir. Bu nedenle Hatti şehir devletçiklerinden, Hititler´e, Urartu ya da Lidya uygarlıklarına tarihlenen eserleri geldiğinizde yerinde göremezseniz, müzeyle bir sonraki randevunuzun tarihini ayarlayıp öyle çıkmak istersiniz, ancak tarih ve arkeoloji tutkunu iseniz zaten gününüzün yarısından fazlasını geçireceğiniz bu müzeye bu ilk ziyaretiniz olmayacaktır elbette. Zaman zaman fotoğraf makinenizi alıp, her seferinde yeniden keşfediyor gibi saatin nasıl geçtiğini anlamadan karnınızdan gelen sinyallerle birlikte tutarsınız kalenin yolunu.

Zamanı bol olanlar için kaleye çıkarken sol taraftaki antikacıların kapıları aralanmak üzere sizi bekliyordur ya da en az biriki saat daha ayırabilecekseniz, Çengelhan´da mola verip Bilim Müzesi´ni de gezebilirsiniz. Ancak midenize hüküm geçiremiyorsanız Ankara´nın eski konaklarından herhangi birisinde kalenin içerisinde çeşitli Ankara lezzetlerinin tadına bakabilirsiniz. Beypazarı ile özdeşleşen yaprak sarması mı seçersiniz yoksa ballı cevizli gözleme mi orası size kalmış ama bu tarihi konaklardan güzelce dinlenmeden ayrılmayın sakın, malum yolumuz daha uzun…

-1.BÖLÜM-

 

FİKRİKADİM

The ancient idea tries to provide the most accurate information to its readers in all the content it publishes.