//

“Fotokopi öğrenciye ilaç gibi geliyor”

12 mins read

İstanbul Üniversitesi’nde öğrenciyim. Öğrenci olmak için biraz  yaşlı olsam da yine de zevkli. Her öğrenci gibi  sınav zamanları  sık sık uğradığım mekanlardan biri fotokopiciler…  Bu fotokopicilerden birinde notlarımı alırken ücreti biraz fazla tuttu. Hazırlıklı değildim. Hoş İstanbul’da emekçi biri olmak ile öğrenci olmak arasında maddi olarak pek fark yok… Hatta sadece öğrenci olmak bana göre daha keyifli. İşte o anda Kampüs Fotokopi’nin sahibi Zekai Aksoy – öğrencilerin Zeki Abisi- “Abla sonra verirsin…” dedi. Şaşırdım. İstanbul’da böyle davranışlar insana moral veriyor doğrusu…

"Fotokopi öğrenciye ilaç gibi geliyor" 1

Zekai Aksoy 42 yaşında. Dört sene öncesine kadar tekstilcilikle uğraşıyormuş.  Fotokopicilik yapan bir tanıdığı rahatsızlanınca işi ona devretmiş. İlk başta bu işle ilgili fazla bilgisi yokmuş. “Rabbim bir kapı açtı. Bu sene dördüncü senem. Ben de bu sene kep atacağım.” diye espri yaparak bu işe başlayış hikayesini anlattı. Aslen Giresun’un Çamoluk ilçesinde doğan Zekai Bey, çocuk yaşlarda ailesiyle birlikte İstanbul’a gelmiş.

İstanbul Üniversitesi’nin hemen yanındasınız. İşleriniz eminim yoğundur. Biraz işinizden bahseder misiniz?

Evet çok yoğun geçiyor. Bizim en fazla yaptığımız iş ders notu satmak. Öğrenciler not tutuyor veya hocalar makale veriyor. Bunları çoğaltıyoruz.

Öğrencilerin elde tuttuğu notları nasıl seçiyorsunuz?

Tutulan notların eksiksiz ve güvenilir olmasına dikkat ediyoruz. Bu yüzden iyi not tutan arkadaşlardan rica ediyoruz. Derslerin hepsine katılması , notlarımızın eksik konu içermemesi gerekiyor.  Baştan böyle olması için konuşuyoruz not tutan arkadaşlarla.

Not tutan öğrencilerle anlaşma mı yapıyorsunuz?

Anlaşma derken onlara bir ücret ödemiyoruz. Fotokopiye ihtiyaçları olursa ücretsiz veriyoruz.

Gördüğüm kadarıyla öğrencilerle ilişkileriniz gayet iyi. Ben dükkanınıza geldiğimde edebiyat mezunu genç bir arkadaş vardı. İlk önce çalışanınız zannettim. Meğer siz yemeğe gittiğinizde dükkana göz kulak oluyormuş.

Sağolsunlar, seviyorlar bizi…  Mezun olsalar bile arkadaşlığımız devam eder. Dükkana gelirler, telefon açar halimizi hatırımızı sorarlar. Bir yerde toplanmış yemek yerken beni  “Abi şurdayız. Sen de gelir misin?” diye çağırırlar. Halı saha maçı yapacaklarsa “Abi maç var. Seni de yazdık, mutlaka gel!” derler. Bunları sevdiklerinden dolayı yapıyorlar.

Sadece ders notu verme olayından çok dostluğa dönüşmüş.

Esnaflık hayatından geldiğim için sırf ticaret yapmıyoruz. Elimizden geldiği kadar öğrencilere yardım etmeye çalışıyoruz. Maddi ve manevi… Öğrencinin bir emaneti varsa dükkana bırakıyor. Başı ağrısa “Ağrı kesici var mı?” diye soruyor. Güvenlerini kazanmışız. Kimi abisi kimi babası gibi görüyor. Bu işin en güzel yanı geleceğin hocalarıyla olmak. Mezun olacak, gidecek. Okulda, üniversitede hoca olacak. İnsan orada gördüğü zaman mutlu olur. Kendisi bir vefa taşıyorsa bir çayını, bir kahvesini içeriz. Bunlar güzel şeyler sonuçta. İşte bunu para versen yapamazsın.

Not bulma konusunda öğrenciye nasıl  yardımcı oluyorsunuz?

Öğrenci ya derse fazla girmemiştir ya dersi alttan alıyordur. Hocalar değişiyor, notlar değişiyor. O zaman notu bulmak güçleşiyor. Yardım istiyorlar. İşte bu gibi durumlarda öğrenciye notu bulunca dünyalar onun oluyor. Belki o dersi verecek mezun olacak. Öğrenciye ilaç gibi geliyor. Para versen bu kadar sevinemez.

Öğrencilerin not bulma konusunda sizi zorladıkları oluyor mu?

Oluyor. Mesela öğrenci sadece bir not istediğini, başka bir şey gerekmediğini söylüyor. Veriyorum istediği notu. Sonra “Aslında bu da vardı.” , biraz sonra “ Ya şu da vardı.” demeye başlıyor. O zaman sinir katsayım biraz artabiliyor. Ama yine de sabırlı olmaya çalışıyorum.

imag0908

Öğrenciler sizi sınavlardan sonra unutuyorlar mı? Böyle olursa ne hissediyorsunuz?

Unuttukları oluyor. Ama benim şikayet etme lüksüm yok. Gelirse, selam verirse selamını alırım; gelmezse de canı sağolsun. Çok sevdiğim insanlar zaten bunu yapmıyor.

Hocalarla bir iletişiminiz var mı?

Hocalar bize direk not vermez. Öğrenciye makale adı verir. Öğrenci o makaleyi bulur ve biz isteyene çoğaltırız. Ama hocalarımızla tanışıyoruz.  Genelde Türk Dili ve Edebiyatı bölümünün notları veriyoruz ve dolayısıyla  bölümün hocalarını merak ediyoruz. Tanışmaya yanlarına gidiyoruz. Bir çaylarını içiyoruz. Böyle bir iletişimimiz oluyor. Burada birçok fotokopici var. Hocalar, öğrenciye notu verir. Yoksa” Al falan fotokopiciye götür.” demez.

Diğer fotokopicilerle nasıl anlaşıyorsunuz?

Biz elimizden geldiği kadar komşuluk yapmaya çalışıyoruz. Selamımızı veriyoruz, sohbet ediyoruz. Ama bir atasözü vardır ya “Meyve veren ağaç taşlanır.” Biz de bazen yoğun olduğumuzda diğerleri boşsa moralleri bozuluyor. Bazen aynı notlar elimizde oluyor. Öğrenci bizde çektirmeyi  tercih ediyor . O zaman aramızda sıkıntılar oluşuyor.

Sizin daha yoğun olmanızın biraz önce bahsettiğiniz öğrencilerle aranızda olan güven ve sevgiden mi kaynaklanıyor?

Amacımız sadece para kazanmak değil. Öyle olunca bereketleniyor. Bazen öğrencinin durumu olmuyor. Fotokopisi yirmi lira mı tuttu, beş lira alıyoruz. Parası o an olmayanlara “Ne zaman istersen getir.” diyoruz. Öğrenci kendisine samimice davranan bir yer arıyor. Ters cevap verirseniz size gelmez. Esnaflığın kuralıdır. Diğer fotokopicilerin kaybettiği taraf bu oluyor.

Bunları yazacağız yalnız…

Yazın, ben doğruları söylüyorum. Benim açımdan sorun yok. Görünen köy kılavuz istemez. Her şey ortada…

Eskiden fotokopicilik nasıl yapılıyordu?

Ben bu işi dört senedir yapıyorum. Çok eski sayılmam. Ama eskiden fotokopiciliğin zor yapıldığını biliyorum. Makineler eskiydi. Dakikada 10-15 fotokopi atıyordu. Şu an kullandığımız makineler en üst teknoloji. Dakikada 95 fotokopi atıyor. Eskiden elle çevir, düzelt derken çok uğraşmak gerekiyordu. Şimdi makine kendi tarayıp veriyor. Biz uğraşmıyoruz. Böyle olmasa zaten yetişemeyiz. İstanbul Üniversitesi büyük ve kalabalık olduğu için makinelerin talebe cevap vermesi lazım.

imag0901İlerde fotokopicilik nasıl olur?

Bu böyle gitmez. Çünkü teknoloji ilerledikçe değişecek. Kişisel bilgisayarlara veya tabletlere notların yüklenmesi yaygınlaşır. Bizim işlevimiz kalmaz artık. Şu an başladı bile.

Bu iş biterse siz ne yapacaksınız?

Eski işim tekstilciliğe geri dönerim. Rızkı veren Allah, bir kapı açar. Bir şekilde paramızı kazanırız.

Eğitim durumunuz nedir?

Lise.

Üniversite okumayı istemediniz mi?

O zamanlar istememiştim. Ama şu an bir istek var. Öğrenci arkadaşlar çok baskı yapıyor. Tamam okuyayım ama işim de çok yoğun. Bu iki sorumluluğu kaldırır mıyız, kestiremiyorum. İşimi yaparken bazen sabahladığım oluyor. Binlerce öğrenciye hizmet ediyoruz sonuçta. Bazen bir heves geliyor “Çalışayım, gireyim sınavlara…” diyorum. Sonra” Girsem ne olacak? 42 yaşına gelmişim, diplomayı alıp duvara mı asacağım?” diye düşünüp vazgeçiyorum.

Peki hangi bölümü okumak isterdiniz?

Türk Dili ve Edebiyatını okumak isterdim. Ben şu an o bölümün notlarıyla uğraştığım için sevdiğim bir bölüm.

Gelen notları arada okuyor musunuz?

Tabi, okuyorum. Hatta isimler değişik olduğunda bazen karıştırıyorum. Edebiyattan bir not vardı: “Milli romantizmin idrakı” diye. Ben bunu farkında olmadan daha değişik söylemişim . Öğrenci arkadaşlar ben söyledikçe gülüyor. Sonradan bana söylediler. Böyle komik şeyler de oluyor.

Esen Güney

Esen Güney Married She has a son and was born in Giresun. She lives in Istanbul. Since 2014, she has been working as a writer and publication editor at fikrikadim.com. She has published essays, stories and interviews. He still continues to write and conduct interviews.

Leave a Reply

Your email address will not be published.

Comment moderation is enabled. Your comment may take some time to appear.