/

Bu gece İstanbul onlara güzel…

7 mins read
Hatice İskenderi
Hatice İskenderi

Gece saat 10’a yaklaşıyor… Aksaray metrosuna gidiyorum. Geniş meydanda gündüzün olağanüstü kalabalığı kalmamış. Ferahlamış da sayılmaz zira milyonca adımın yorgunluğu var üzerinde. Geç vaktin tedirginliğiyle gözüm hemcinslerimi arıyor. Nerede bir kadın görsem, içime su serpiliyor. Yüzlerine dikkat etmiyorum sadece silüeti kadınsı olanlar, kadın kategorime giriyor. Erkeklerin yüzlerine dikkatle bakıyorum. Aralarından hangisi hırsız, tecavüzcü? Hangisi acaba katil? Masum görünenler var aralarında, çocuksu yüzler… Ama onun arkasında bir psikopatın olmadığı ne malum? İçimdeki bu cinsiyetçi faşistlikten, haberlerden fırlamış algıdan silkelenmeye çalışıyorum.

“Lütfen kağıt para yerleştiriniz… İşleminiz gerçekleşti…” Akbil makinesindeki bu kadın sesi vasat bilim kurgu filmlerini anımsatıyor. Turnikelerden geçerek gözümü tepede duran saate çeviriyorum. Metronun gelmesine 2 dakika var. Sarı çizgiye geldiğimde duruyor, tüm durak boyunca çizgiyi geçen var mı diye göz gezdiriyorum. Geçenlere, içimden bir ses “Bakar mısınız, sarı çizgiyi geçmeyin! Tehlikeli! ” demek istiyor. Bu sırada metro geliyor. Gündüz bulamadığım boş koltuklar bile sevindirmiyor beni. Metronun akıp giden ışığı altındaki bu tatsız yolculuk yerini sabah neşeye bırakacak mı? Hayır! Yarın bu şehirde asla olmak istemiyorum. Oysa kolay değil koca şehrin parçası olmak… Küçük insanların büyük yükleri vardır sırtlarında. İstedikleri zaman çekip gidemezler. Bu şehre durmadan ödenen ama hiç bitmeyen bir borç vardır…

Bu karamsarlıkla Şirinevler durağında iniyorum.  Başım eğik, yürüyen merdivenlerden çıkarken yukarıya baktığımda oyalı başörtüsüyle bir teyze gözleme yapıyor. Tezgahından vuran ışıkla yüzü kendinden emin ve huzur verici… Gecenin bu saatinde İstanbul’da bir yoldaş gibi geliyor teyze. O gözlemelerden alıyorum. Yolculuğun rengi değişmeye başlıyor yavaş yavaş. Şirinevler Köprüsü boyunca, loş ışıkta hepsi bir karartı gibi duran türlü türlü takılar, saatler, çantalar yerlere serilmiş. Seyyar satıcıların her biri bir yandan bana bir şeyler uzatıyor. “ Al abla al! Sudan ucuz! ” sözleri arasında köprünün öbür ucuna varıyorum. Aşağıya bakınca Şirinevler Meydanı bir panayırı andırıyor. Bir tarafta köfte-ekmekçiden dumanlar çıkıyor. Köftelerin yanında yeşil biberler de kızarıyor. Başka bir tezgahta nohut-pilav beyaz bir yığın gibi… Kuruyemiş ve meyve satanlar da cabası…Hırdavat satan başka bir tezgahta Orhan Baba çalıyor. İstanbul gitmemem için bütün ahaliyi örgütlüyor sanki. Sırtımı sıvazlıyor. Uzunca vakit geçirmek istiyorum burada. Hevesimi sonraya saklıyorum.

İki hafta sonra yine aynı saatlerde, aynı yolculuk… Yorgun yolcular, akbil makinesi, sarı çizgiler… Kafamdaysa gözlemeci teyze, çantalar, köfte-ekmek, nohut-pilav uçuşuyor. Bu gece yine gözleme alacağım; takılara, çantalara ayrıca bakacağım. Acaba o köfte-ekmeğe midemde yer kalır mı? Ya nohut pilava? Hangi müzik karşılayacak beni? Yeni sürprizler de var mı? Şirinevler durağında heyecanla inip yürüyen merdivenlere yöneliyorum. Başımı kaldırıp merdivenin başına bakıyorum. Yok, gözlemeci teyze yok! Şaşkınlığımı üzerimden atamazken arkamda dört yaşlarında Suriyeli bir çocuğun korkuluklara uzandığını görüyorum. Çocuk ha düştü ha düşecek! Yandaki düz merdivenlerden giden bir genç kızın “ Çocuk düşecek, biriniz tutsun!” uyarısıyla irkilip çocuğu kolundan tutuyorum. Bana bakmıyor bile hayal dünyasında kırmızı yanaklarıyla gülmeye devam ediyor. Üstü başı hayli kirlenmiş. “Annesi nerede? Kimsesi yok mu?” diye bağırıyorum. İki merdiven aşağıda hareketsizce duran bir adam sadece dudağını kıpırdatarak cevap veriyor. “ Olan bu çocuklara oluyor! ” Aşağıdan sekiz yaşlarında başka bir çocuk koşarak küçük çocuğun elini tutuyor. Benziyorlar, muhtemelen abisi. Ne köprüde ne meydanda seyyar satıcılardan iz yok. Sadece alaca kalabalıkta koşuşturan başka Suriyeli çocuklara rastlıyorum. Bir lunaparkta eğlenircesine mutlular. Bu gece İstanbul onlara oyun oynuyor… Bu gece İstanbul onlara güzel…

Esen Güney

Esen Güney Married She has a son and was born in Giresun. She lives in Istanbul. Since 2014, she has been working as a writer and publication editor at fikrikadim.com. She has published essays, stories and interviews. He still continues to write and conduct interviews.

Leave a Reply

Your email address will not be published.

Comment moderation is enabled. Your comment may take some time to appear.