/

Boşluğu doldurmadan meşhur olmak

5 mins read
2

İyi yazar olmanın bir kuralı olmalı.(?) Ve elbette bu kural zaten var: okuma eylemini gerçekleştirenlerin -ki siz onlara okur diyorsunuz-  yazılarınıza gösterdiği ilgi. Başkada bir kural yok… Ben öyle kasım kas “beni herkesler okumasın, okuyanlar beni anlayanlardır.” diyen biçimsiz kasnaklardan değilim. Mümkünse herkesler beni okusun. Elbet herkesler için yazmıyorum ama herkesin okuması için yazıyorum.

Herkesler! sesimi duyun artık her kimseniz.

Yazar dediğin seksi, şuh ve müstehcen bir fahişe… Okuru tahrik etmeli onu mıncıklamalı. Fantazya dünyasında okuru peşinde dolaştırmalı veya “itne” olmalı… İtnelik: cinselikle sınırlanan veya anatominin parçası olan organla ilgili değil; yaşadığı trajediler, buhranlarla içselleştirdiği bilgiyi, biriktirdiği insanlık tecrübesini, siz ruhuna diyin diğer bir başkası nefsine desin, girenin ve çıkanın -haddi hesabı sorulamayan acıların- bıraktığı izlerin bir toplamı olarak hiç bir acı hissetmeme halidir. Ki günümüz için şöylede ifade edilebilir; adamın itne,  itnenin adam olduğu bir zamanın, mekanın, devrin adamı olduğunda yazar, yazar olacaktır.

Okurun düşüncelerini yazmadan etkileme imkanınız yoktur ve asla onları yazma becerenizden başka bir hünerle etkileyemezsiniz. Zira siz bir vaiz değilsinizdir; onları doğmatik düşüncelerle galayana getirip gerçek inananlar oldukları yönünde kandırmacayla çevrenize yenilerini ekliyesiniz. Veya bir politikacı gibi onların umutlarına beklentilerine seslenesiniz.

Yazı size dosttan çok düşman kazandırabilir. Hatta nefret seviyesinde olur ki; bu bir köşede suikasta dahi kurban gitmenize neden olabilir. Hemşerim Hrant Dink gibi.  Zira düşüncelerinizi yazarak ifade ediyorsanız kamuya açılmış olmanın, hakkınızda ileri geri konuşulmanın realitesini de kabul edersiniz.  Yazmak size dokunulmazlık değil, okunur ve dokunulur olmayı sağlar.

Bu arada aklıma gelince yazayım istedim.  Sitemiz yazarlarının kimi yazılarına yorumlar geliyor.  Bazen bunlar hakaret içermesede sert eleştiriler veya bazen ifrat ifadeler içeriyor. Murat Kapkıner beni arayap “Bunları kaldırın! Bu adamlar yılların yazarı. Büyük adamlar. Şöyle böyle adamlar, kariyerleri var vs.” diyor.  Bende içimden “Evet, o yazarlar bizim başımızın tacı. Ama o taç orada; başımızın üzerinde dursada göz seviyesine inmese,  gözümüze gözümüze sokulmasalar; buna gerek de yok “ diyecek oluyorum ama büyüğümüz ağabeyimiz istemiş  diyip sesimi çıkarmıyorum.

Hı! Nerde kalmıştık? Tamam yazar mevzumuzda

Yazar, yazı eylemi sırasında tektir ve okurun heyecanı, beklentileri hakkında hiçbir bilgiye sahip değildir. Koca kalabalıklara seslenmek üzeredir ama bir hatip gibi o kalabalığın nabzını tutacak hiçbir imkana sahip değildir. Zira yazı eylemi; meydanlarda değil küçük bir odada kağıt başında veya şimdilerde renkli monütör eşliğinde bilgisayar başında gerçekleştirilir.

Yazıyı, yazarı yazar. Öyle birini beklediğine falan inanmıyorum sayın Ortwein. Bekleseydi en güzel yazı beni beklerdi..

Ben neden yazıyormuşum diye soruyor

Neden olacak meşhur olmak istiyorum. Her canlının, insanın, kadının, erkeğin sokakta beni tanımasını, önemsemesini, fikirlerimi bilmesini istiyorum.

Var olduğumu bilmek istiyorum.

Tanrı gibi!

(Yazı 2013 varide’de neşredildi)

Hayati Esen

In 2005, he published his first book "Why Sufism". Then in 2012, he published essays on theology, politics and art in various magazines and newspapers. In 2014, he founded the website fikrikadim. The website is published in Turkish and English. In 2023, he wrote a post-truth novel called "Pis Roman". He still publishes his articles on fikrikadim.

2 Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published.

Comment moderation is enabled. Your comment may take some time to appear.