‘Türkiye tehlikeli bir döneme giriyor’

14 mins read

Türkiye ile ABD, IŞİD’le mücadelede işbirliği mesajı verirken İncirlik’in koalisyon uçaklarına açılması da gündemde. Washington Enstitüsü Türkiye Program Direktörü Soner Çağaptay gelişmeleri DW’ye değerlendirdi.

DW: ABD Başkanı Barack Obama ile Cumhurbaşkanı Erdoğan Suruç’taki saldırının ardından bir telefon görüşmesi yaptı. Görüşmede, IŞİD’le mücadelede işbirliğinin güçlendirilmesinin arzulandığı belirtildi. Aynı zamanda, İncirlik’in koalisyon uçaklarına açılması gündemde. Bütün bu gelişmeleri nasıl yorumlamak gerekiyor?

Soner Çağaptay: Zaten neredeyse 1 yıldır Türkiye ile Amerika arasında İncirlik’in Amerikan uçaklarına açılması ve diğer konularda işbirliği yapılması konusunda müzakereler devam etmekteydi. Fakat son terör salıdırları sonucunda, IŞİD saldırıları sonrasında Türkiye artık aleni olarak da çok daha rahat tavır alacak. Türkiye şimdiye kadar kapılar arkasında yürüttüğü müzakere sürecini artık kamuya ifşa etmekte bir sakınca görmüyor. Çünkü IŞİD’in kendisine saldırmış olduğunun farkında ve IŞİD tehdidinin Türkiye için daha büyük ve daha doğrudan bir tehdit olduğu aşikâr. Dolayısıyla bundan sonra Türkiye ile ABD arasında IŞİD’e karşı daha sıkı ve daha görünür ve daha kamuya açık işbirliği emareleri bekleyebiliriz.

‘Türkiye tehlikeli bir döneme giriyor’ 1Washington Enstitüsü Türkiye Program Direktörü Soner Çağaptay

DW: Sınırda çok hareketli saatler yaşanıyor. Sizce bu işbirliği bir askeri müdahaleye doğru evrilebilir mi? İşbirliği hangi kapsamda kalacak?

Soner Çağaptay: Amerikan yönetiminin IŞİD stratejisi öncelikle IŞİD’in yayılmasını engellemek, sonra IŞİD’in elindeki bazı toprakları almak, daha sonra da IŞİD’i tümüyle ortadan kaldırmaya dayalı üç aşamalı bir strateji diyebiliriz. Bu açıdan bakıldığında belki çok uzun soluklu değil fakat daha kısa vadeli, kimi mevzileri IŞİD’in elinden alacak veya sembolik olarak ona bazı yenilgileri tarttıracak adımlar olabilir. Demek ki bir Türk askeri müdahalesi olacaksa önümüzdeki günlerde bu herhalde ya stratejik topçu ateşiyle ya da hava bombardımanıyla olacaktır ki bu da çok büyük olasılıkla ABD ile işbirliğiyle içinde gerçekleşir.

DW: Türkiye sınırda güvenlik önlemlerini artırdı. Bu önlemleri yeterli buluyor musunuz?

Soner Çağaptay: Eskiye göre çok daha iyi, fakat henüz mükemmel değil, iki sene öncesine kadar sınır geçişleri son derece gevşekti. Sınırın iki tarafından da karşılıklı geçişler mevcuttu. Türkiye IŞİD’in yükselişinden sonra ama özellikle bu yılın başından itibaren sınırı daha sıkı biçimde kapatmaya başladı. IŞİD’in bir tehdit olarak kendisine doğru yöneldiğini gördükten sonra ama özellikle de Suriye içinde Türk toprağı olan Süleyman Şah türbesinin tahliye edilmesinden sonra ki, o türbe Türkiye açısından IŞİD’e karşı bir zaaftı. Bu zaaf ortadan kalktıktan sonra Türkiye daha rahat tavır almaya başladı diyebiliriz. Bu çok uzun bir sınır, 900 km kadar neredeyse ve fiziki engellerden müteşekkil olmayan bir sınır. Doğal bir bariyerin olmadığı, geçişin son derece kolay olduğu bir sınır. Sınırın geleneksel olarak kaçakçılar tarafından çokça istismar edildiğini biliyoruz. Son birkaç yıl inde sınırın gevşek olmasının neticesinde sınır geçişinden para kazanan, illegal olarak çalışan bir kaçakçılık şebekesinin ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Bu üç faktörü göz önüne aldığımızda, Türkiye-Suriye sınırı belki de elektronik bir bariyerle kapatılmadığı sürece hiçbir zaman yüzde yüz kapatılamayacak. Her metresine bir asker konulamayacağı için belki de Türkiye’nin şu andan itibaren yapması gereken bu sınırı elektronik cihazlarla, bariyerle kapatmak olacak. Bu da hemen olabilecek bir şey değil, birkaç yıl sürebilecek bir çalışma.

‘Türkiye tehlikeli bir döneme giriyor’ 2İncirlik

DW: Bu sınırın önemli bir bölümü de PYD güçlerinin kontrolü altında. Amerika Birleşik Devletleri IŞİD’e karşı mücadelesinde Kürt güçleri ile ittifak halinde. Bu bugüne kadar Amerikan-Türkiye ilişkilerini de zorlayan konulardan biriydi. Türkiye bu konuda bir politikadeğişikliğine giderek, IŞİD‘le mücadeleye öncelik verecek mi?

Soner Çağaptay: Bu tümüyle içeride PKK ile olan müzakerelerin barış sürecinin nasıl gittiğine bağlı. Eğer barış süreci çökerse PKK’nın bir uzantısı olan PYD ile Türkiye’nin ilişkilerinin çökme ihtimali de çok yüksek. Demek ki o zaman Türkiye sınırın ötesindeki PYD ile işbirliği yapmak yerine onu da hasım olarak görebilecek. Aslında enteresan olarak şunu söylemek lazım. Türkiye Kürtleri, Suriye Kürtleri ve Türkiye ilişkisi artık birbirinden ayrılmaz güçlü bir ilişkiye dönüşmüş durumda. Bu açıdan baktığımızda Türkiye’deki Kürt meselesinin gidişatı Türkiye’nin Suriye’deki Kürtlerle olan ilişkisini de belirleyecek demektir. Şu ana kadar iyi giden ya da iyi gitmese bile en azından şiddetten uzak duran barış sürecinin son günlerde tekrar şiddete yönelme ihtimali Türkiye’nin Suriye Kürtleri ile ilişkilerinin de kötüleşebileceği anlamına geliyor. Bu açıdan Türkiye’nin Suriye’de sadece Esad değil, Esad ve IŞİD değil üç düşman yani Esad, IŞİD ve PKK/PYD ile karşı karşıya gelmemesi için belki de Kürtler konusunda daha da mutedil bir adım atması gerekecek, aksi takdirde Suriye’de üç cephede çatışmak ve çarpışmak zorunda kalan bir ülkeye dönüşebilir Ankara.

DW: Kürt politikasında atılması gereken adım nasıl bir adım olmalı sizce?

Soner Çağaptay: Bu Türkiye’de barış sürecinin yürütülmesi ve şiddetten kaçınılması anlamına gelecektir ama burada sadece Ankara’ya değil Kürt siyasi hareketine de büyük görevler düşmekte. 7 haziran seçimleriyle birlikte, her ne kadar liberallerle, solcularla bir ittifak da olsa meclise giren Kürt milliyetçi hareketi aslında artık Türkiye’de ciddi bir siyasi güç olduğunun farkında. Belki de bu bir fırsat aynı zamanda Kürt milliyetçi hareketi için. Eğer bu hareket şiddetten kaçınabilirse siyasi taleplerini almanın artık yolu var çünkü mecliste temsil edilmekte Kürt hareketi. Ancak şiddete dönerse tekrar, o zaman hem bu hareketin siyasi yollarla taleplerini karşılanma ihtimalinin bittiğini söyleyebileceğiz, hem de aynı zamanda Türkiye’nin Suriye’deki stratejisinin daha da zorlaşacağını söyleyebileceğiz. Yani bir Türk-Kürt çatışması bu ne Türklerin ne de Kürtlerin yararına…

DW: Daha önce seçim sonuçlarıyla birlikte Türkiye‘nin Suriye politikasının yumuşayabileceği ve ABD politikalarına yakınlaşabileceğini savunmuştunuz. Sizce gelişmeler iki ülkeyi gerçekten de yakınlaştıracak mı?

Soner Çağaptay: Bu nasıl bir koalisyon hükümeti kurulduğuna bağlı. CHP, AKP’nin Suriye politikasına genel olarak itiraz ediyor ve Türkiye’nin Suriye’deki iç savaşa müdahil olmaması gerektiğini düşünüyor. Dolayısıyla bir CHP-AKP hükümeti kurulursa, Türkiye’nin Suriye politikası Amerika’nın Suriye politikasına benzeyebilir, çünkü Amerika’nın politikası da iç savaşa müdahil olmamaya dayalı. Özellikle de Esad rejimiyle direkt olarak çarpışmamaya dayalı bir siyaset üzerine kurulu. Ankara’nın siyaseti ise son beş senedir Esad rejimine karşı çarpışan pek çok gruba destek vermeye dayanıyor. Bir AKP-MHP koalisyonunda bu daha düşük bir ihtimal. MHP AKP’nin süregelen Suriye siyasetine daha fazla destek verecektir, belki oradaki Türkmenlerin sıkıntılarını biraz daha gündeme getirerek. Bir HDP-AKP koalisyonu ise yine CHP-AKP koalisyonunda olduğu gibi Amerika’nın Suriye politikasına daha da yakınlaşacaktır. Ancak şunu da söylemek lazım, HDP’nin özellikle Suriye içindeki Kürt gruplarla organik ve inorganik temaslarından dolayı bir HDP-AKP koalisyonunda belki de bu kez Türkiye’nin Suriye politikasında Esad rejimi değil de şimdiye kadar olduğu gibi PYD ve Kürtler birincil mesele olarak ele alınacaktır.

DW: Erken seçim ihtimali de var… Nasıl bir gelecek bekliyor Türkiye‘yi?

Soner Çağaptay: Türkiye’de şu anda bir belirsizlik ortamı bulunduğunu söylemek mümkün. Bu açıdan belki de hoş olmayan ve ne yazık ki tehlikeli bir döneme girdiğimiz görebiliyoruz analitik olarak. Sınırdaki şiddetin artması, Türkiye içinde PKK’nın bazlı şiddet eylemlerinin tekrar artmaya başlaması Türkiye için tehlikeli bir döneme girildiğini gösteriyor. Ancak belki de Türkiye’deki herkes Kürtler de dahil olmak üzere buradan geriye adım atabilir. Özellikle meclisteki demokratik sürecin, siyasi partilerden müteşekkil demokratik sürecin Türkiye’nin sorunlarını çözmekte birincil makam haline gelmesi çok önemli olacaktır.

© Deutsche Welle

FİKRİKADİM

The ancient idea tries to provide the most accurate information to its readers in all the content it publishes.

Leave a Reply

Your email address will not be published.

Comment moderation is enabled. Your comment may take some time to appear.