“AK Partililerle iktidar partililer var”

32 mins read
1

Eski AK Parti Diyarbakır milletvekili Abdurrahman Kurt, Al Jazeera’ya verdiği söyleşide partisinin Kürt oylarını neden kaybettiğini anlatırken sabrı taşan Kürtlerin nankörlükle itham edildiğini ama ‘MHP’ye oy kaymasın’ diye temsil haklarının göz ardı edildiğini söylüyor. “AK Partililerle iktidar partililer var” diyor.

Eski AK Parti Diyarbakır milletvekili Abdurrahman Kurt, partisinin 2009’dan beri her seçim arifesinde ‘MHP’ye oy kaybederiz’ anlayışıyla hareket etmesinin, Kürtlerin demografik yapılarına uygun biçimde temsil edilmemelerinin ve sandıkları korumak için aşiretlere güvenmenin oy kaybına yol açtığını söyledi.

Seçim sonuçlarını ve sonuçların çözüm sürecine olası yansımaları üzerine sorularımızı yanıtlarken, “SHP’nin 1991’de Kürtleri dışarıya gitmek zorunda bırakan tarzına yakın bir sürece girildi. Çok tehlikeli bir şey bu” diyen Kurt, seçim sonuçları ortaya çıkınca, partinin üst yönetiminde olmasa bile tabanında ‘Kürtler nankörlük etti’ diyenlerin olduğunu hatırlattı:

Tabanda o çirkin, çatlak sesler duyulmaya başladı. İçlerindeki o faşist çocuk ortaya çıktı. Oysa Kürtlerin hain olduğunu söyleyen o faşist çocuk bunca zamandır Kürtlerin neleri sineye çektiğini görmezden geldi.

Kurt’a göre, çözüm sürecine yüzde 50’nin üstünde bir destek varken AK Parti’nin oyları bu oranın altında kalıyorsa, bunun nedenleri sorgulanmalı. Ama partide bunu sorgulamak yerine ‘çözüm sürecini bitirelim’ diyen sesler çıkmaya başladı:

Hiç akıllıca değil, üstelik bu yalnızca Kürtlerden intikam almayı değil, Ortadoğu’dan da intikam almak demek.”

[su_pullquote align=”right”]“Zalime karşı sert konuşan bir yapıydık ama o zaman iktidarda değildik. Bu konuşma tarzımız yiğitliğimize verildi. Aynı dili iktidarda kullanınca bize zalim derler.” – Abdurrahman Kurt[/su_pullquote]Kurt, AK Parti’nin geçmişinde eziyete talip olanların, bugünlerde nimete talip olanların gerisinde bırakılmasının da partiye zarar verdiğini söylüyor. Kurt’un başka bir uyarısı da kullanılan dile ilişkin:

Zalime karşı sert konuşan bir yapıydık ama o zaman iktidarda değildik. Bu konuşma tarzımız yiğitliğimize verildi. Aynı dili iktidarda kullanınca bize zalim derler.

‘Bütün eksikliklerine rağmen, Türkiye’yi tekrar toplayacak tek parti AK Parti” diyen Kurt’un sorularımıza verdiği yanıtlar şunlar:

AKP’nin Kürt bölgelerindeki oy kaybının ana nedeni nedir?

2009’dan beri olanlar birikti, milletin sabır barajı patladı. Seçim arifelerinde milliyetçi oyları önemseyip, Kürt oylarının ‘nasılsa gelen geliyor’ mantığıyla küçümser bir biçimde ele alındığını düşünüyorum. Bu 2009’dan beri bölge tarafından gözlemleniyordu zaten. Başka bir alternatif hakikaten olmadığı için Kürtler bunu sineye çekiyordu. 2009’dan beri demografilerinin adaletli bir biçimde temsillerine yansıtılmamasına rağmen vermeyi sürdürdükleri oylarının sonunun geldiğinin işareti olarak, HDP’nin baraj aşma problemi de eklenince tepkilerini ortaya koydular.

“Demografilerinin adaletli biçimde temsile yansıtılmaması” dediniz. Nedir o?

Bunu sadece Kürt bölgelerindeki oy kaybı olarak düşünmeyin. Hata yaparsınız. İstanbul’da, İzmir’de, Adana’da, Anlatya’da her tarafta Kürtlerin olduğu yerde bir düşüş yaşandı. Kürtler yaşadıkları her yerde kendi sayılarıyla, başka illerden gelenlerin sayısını karşılaştırdılar. Mesela neredeyse üçte biri Kürt seçmenden oluşan bir ilde, o ilde yaşan Kürtler arasından bir tek temsilci yok. Kürtler bunun farkındaydı. Gittiğim yerlerde, bunu ‘Ağabey hoş geldin ama durumumuz bu yıllardır’ diye ortaya koydukları bir tepki vardı. Nedenine gelince…  Yöneticilerin şöyle bir yaklaşımı var. AK Parti‘de şöyle kötü bir anlayış gelişmiş; Kürtlere temsilde adalet noktasında hak ettikleri demografik temsil payını verirsek, tabanımızda MHP’ye kayma olur. İşte korkunç olan burası. Bu İslamî literatürde Abese sûresindeki vakaya benzer bir şeydir.

Biraz açar mısınız?

Hz. Peygamber (S.A.V) toplumun ileri gelenleriyle konuşurken, yanına temizlenmek için gelen bir âmâyı bir derecede görmezden gelme eğilimine girince, Allahü Teâlâ’nın uyarılarının olduğu, önceliğin temizlenmek için gelende olduğunu anlatan bir sûredir. Önemli bir ikaz noktası olarak alınır İslam tarihinde. ‘Aman bizden MHP’ye kayma olmasın’ diye Kürtlere ait bir hakkı ketm etmektir. (gizlemek, saklamak) Türkiyelileşme açısından, İslamî literatür açısından baktığımızda bu hak verilmeli. Bunu bürokraside görebiliyorsunuz, bunu siyasette görebiliyorsunuz. HDP’ye giden oylar HDP’nin oyu değildir. Bir tepki oyudur. ‘Terbiye edici oydur’ diye tarif ederim yıllardır bunu, ama kimse anlamaz. Birçok boyutuyla tavır oyudur. Yoksa kendisinin temsilcisi olarak gördüklerinden değil. Terbiye etme maksadıyla HDP’yi araç olarak kullandı kitleler.

Fakat Kürtlerin bunu 2009’dan beri gördüğünü söylüyorsunuz.

[su_pullquote align=”right”]“Sonuçlara ilişkin olarak, ‘Kürtler nankörlük etti’ diyenler oldu. Maalesef tabanda çatlak sesler duyulmaya başlandı. İçlerindeki o faşist çocuk ortaya çıktı. Oysa Kürtler’in hain olduğunu söyleyen o faşist çocuk bunca zamandır Kürtler’in neleri sineye çektiğini görmezden geldi.” – Abdurrahman Kurt[/su_pullquote]

Birincide sineye çekti, ikincide sineye çekti. Bu görmezden gelme tavrı gerçekten kırıcıydı. Üslup kırıcıydı. Psikolojiyi, sosyolojiyi algılama yetersizdi. Tarihsel boyutta eşitlik düşüncesinin siyasal ve sosyal hayata yansıması yetersizdi. Bütün bu yetersizlikler, yeterli olması gereken tek partide toplanınca bu böyle oldu. Doğrusu diğer partileri hesaba katmıyorum bile. Ama Türkiyelelişme projesi bir AK Parti projesidir. Bunu İslami ve insani açıdan ele aldığınızda karşılığının olması gereken tek yerdir ve gerçekten de en iyi yerdir aslında. Ama maalesef öyle bir süreç yaşandı ki neredeyse SHP’nin 1991’de Kürtleri dışarıya gitmek zorunda bırakan tarzına yakın bir sürece girildi. Çok tehlikeli bir şey bu. Ben bunu özellikle 2011 listeleri için de uyarmıştım. Ama dedim ya oy verecek yer olmayınca insanlar sineye çekiyor. 2011 listelerinde Ahmet Hoca ile Dışişleri’ne ait bir komisyonda toplanırken MHP-Refah ilişkisinin yarattığı kırılmanın benzerine doğru gidildiği yönünde bir ikazım olmuştu. Tabii bunlar tabanın belki de hazırlanmaması ile ilgili. Eğer bir bölgeden Kürtlerin demografik temsiline ilişkin hakkını verecek olduğunuzda tabandan MHP’ye kayma varsa arızanın büyüğü orada. Üst düzey yöneticilerden duymadım, Allah razı olsun ama sonuçlara ilişkin olarak, ‘Kürtler nankörlük etti’ diyenler oldu. Maalesef tabanda o çirkin, çatlak sesler duyulmaya başlandı. İçlerindeki o faşist çocuk ortaya çıktı. Oysa Kürtlerin hain olduğunu söyleyen o faşist çocuk bunca zamandır Kürtlerin neleri sineye çektiğini görmezden geldi. Bu döneme kadar tüm bunlara rağmen oy verildi. Bunu hiç sorgulamadılar. Ne belediyelere, ne belediye meclislerine, ne de milletvekilliklerine ilişkin temsil haklarına adaletle sahip olamadılar.

Yani sizin için AKP’nin oylarındaki düşüş sürpriz değil.

Hayır ama doğrusunu söylemek gerekirse HDP’nin barajı aşması şaşırtıcı. Ben sadece Kürtlerin oyuyla geleceği yeri yüzde 9 civarında bekliyordum. Barajı aşması bu tepkinin dışarıdan da beslenmiş olduğunu gösterir. Çeşitli illerde MHP’nin bile Kürtlere, ‘HDP’ye oy verin’ dediğine sıkça rastladım. HDP’li arkadaşlar da bilir bunu. Bunun ötesinde Şişli’den, Nişantaşı’ndan HDP’nin çıkması da farklı tepkiler olduğunu yansıtıyor zaten. Ama özü itibarıyla muhafazakâr Kürtleri elinden kaçırmaya doğru gidiyor.

‘Muhafazakâr Kürtleri elinden kaçırmaya doğru gidiyor’ dediniz. Yani artık HDP’nin bu oyları kemikleştireceğini düşünmüyor musunuz?

Hayır, en büyük hata bu olur. Kürt seçmen nüfusu 10 milyon civarındaysa, 5 milyon HDP’ye gitti, gerisi AK Parti’de. Bu şartlarda bile AK Parti’ye oy vermişler. Bunu gözden kaçırmamak lazım. Nankör diyenler bunu gözden kaçırmasın. HDP açısından başarı, Kürt oylarının dörtte birini alırken şimdi yarısını almak.

Seçim tekrarlanırsa ne olur sizce?

Seçim tekrarlanırsa HDP barajı geçer ama AK Parti tek başına iktidar olur. Beş puan daha alır rahat rahat. Bu Kürt oylarından olur ama sadece Kürt oylarıyla da olmaz. Türklerin o tepkisel ceza verme duygusu, mesaj verme kaygısı aşırıya kaçtı. Şefkat tokadı diye tabir eder bizim literatürümüz bunu. Şefkat tokadı biraz azap tokadına dönüştü neredeyse. O açıdan bir doz kaçmasından söz ediliyor toplumda. Üzüntü verici çünkü Türkiye açısından zaman kaybı, enerji kaybı. Yarım kalmış projeler, en başta örneğin çözüm sürecine ilişkin şüpheler. Seçimin hemen sonrasında bölgede işlenen cinayetler. Yanı başımızda vekaleten süren bir dünya savaşına dönüşmüş Suriye savaşının olduğunu dikkate alırsak, Türkiye’nin önündeki sorunları düşünürsek, AK Parti’den başka şansı olmayan bir Türkiye olduğunu düşünürsek, AK Parti’nin de toplumsal mesajlara kapalı kalmaması gerektiğini dikkate alarak bu zamanı kaybetmemiz gerekir diye düşünüyorum açıkçası.

AKP’nin Kürt oylarında düşüş yaşanmasının tek nedeni bu sözünü ettiğiniz demografilerinin temsillerine adaletli yansımaması mı?

Birçok parametre var. Parti yapılanmasıyla ilgili tulakâ dediğim benim. İslam tarihi ile benzeştirerek anlatmak gerekirse, ilk dönem eziyete talip olarak bugünlere gelenlere, daha sonra nimete talip olarak bugünlerde var olmak isteyenler arasındaki durumda nimete talip olanların, eziyete talip olanların çokça önüne geçmesine ilişkin çelişkili süreçlerin de tabanda yarattığı kırılmalar var. Buna tulakâ diyoruz. Bunu da görmek lazım.

[su_pullquote align=”right”]“İlk dönem eziyete talip olarak bugünlere gelenlere, daha sonra nimete talip olarak bugünlerde var olmak isteyenler arasındaki durumda nimete talip olanların, eziyete talip olanların çokça önüne geçmesine ilişkin çelişkili süreçlerin de tabanda yarattığı kırılmalar var. Buna tulakâ diyoruz. Bunu da görmek lazım.” – Abdurrahman Kurt[/su_pullquote]Kürt bölgelerinde mi oldu bu yalnızca?

Bütün bölgelerde yaşandı bu. Maalesef. Elbette bu tulakâ dediğimiz kalpleri ısındırılacak kişilere senin dünya düşünceni, senin adalet anlayışını senin kadar hassasiyetle ele almasa bile, engel olmamak. Onları da uyumlu hale getirirken imkânları birlikte paylaşmaya dönük fırsatlarda fitne çıkmaması adına onlara avantaj vermek. Ama onları eziyet çekenlerin önüne amir gibi koyarsanız, bunu istisnadan genele çevirirseniz ciddi kırılmalar oluşabilir ve sanki oluştu biraz.

Bir de Erdoğan’ın ‘Kobani düştü düşecek’ yönündeki sözlerinin bu seçim sonuçlarında etkili olduğu söyleniyor. Katılır mısınız?

AK Parti bu konuda algı yönetiminde yeteri kadar başarılı olamadı. Bunu Sayın Barzani de söylemişti, Türkiye olmasaydı Kobani düşmüştü bu çok net. Ama bunun psikolojisi yansımadı. AK partili yöneticiler bunun psikolojisini yansıtamamalarının gerekçesini belki de kendi psikolojilerini dikkate alarak çözümlemek durumundadır. Yani karşı taraf niye böyle anladı? Bu Gaziantep konuşmasının başı ve sonu arasında Batı’ya suçlama vardır. Batı’nın yapılması gerekenleri zamanında yapmadığını anlatır ve örnek olarak Kobani’yi verir. Kobani’nin düşmesi önce ABD tarafından kullanılmış bir kavram olduğu için Sayın Erdoğan tekrar eder ve bunu onların suçu olarak söyler. Orada ne oldu? HDP, PYD ve PKK’ye olan kızgınlık Kürtlere kızgınlık şeklinde sınırları birbirine girmiş atmosferde yansıyınca psikoloji tam tersi oldu. Bu da sorgulanması gereken şeylerden biri. Benzer bir şey söyleyeyim size. Tel Abyad’da bir sıkıntı var. Bu sıkıntıyı bir Kürt devletinin oluşumuna ilişkin bir tehlike olarak ele almak var, bir zulmün önüne geçmekle ilgili ele almak var, uluslararası emperyalizmin bir oyunu olarak ele almak var. Bütün bunlarda Kürt devletinin oluşumu bir fitne gibi sunulurken aslında ona sahip çıkmanın orada Kürtlerin de tarihsel anlamda yüzyıllık mağduriyetlerin giderilmesinde belki de Türkiyeli kardeşlerinin sorumluluğu olduğu bilinciyle yaklaşılması halinde, ‘bu emperyalizmin oyunu’ yerine, Türkiye’nin kendi hamlesi biçimine dönüşebilecekken ters şeyler gördük. Kürtler özgürlükleri, emperyalizmin oyunları, ideolojileri ve inançları açısından parça parça edilmiş bir psikoloji ile şu anda sahadalar. Bir kesim kendi yaşadığı coğrafyada tarihsel temsil hakkını elde etmekle ilgili belki yanlış ideolojiyle, yanlış partnerin yanında var olmak durumundayken, doğru partnerler hak ketmine, (gizleme, saklama) hak kısıtlamasına sebebiyet verecek yaklaşımlarla seni yanına davet ediyor. Böyle bir parçalanmışlık içinde dengeyi hangi adalet, hangi siyasi çizgi ortaya koyacak? Zor bir süreçteyiz. Kobani’de de benzer şeyler yaşandı.

[su_pullquote align=”right”]“Kürtler, özgürlükleri, inançları, emperyalizmin oyunları açısından parça parça edilmiş bir psikoloji ile sahadalar. Bir kesim kendi yaşadığı coğrafyada tarihsel temsil hakkını elde etmekle ilgili belki yanlış ideolojiyle, yanlış partnerin yanında var olmak durumundayken; doğru partnerler hak kısıtlamasına sebebiyet verecek yaklaşımlarla seni yanına davet ediyor. Böyle bir parçalanmışlık içinde dengeyi hangi adalet, hangi siyasi çizgi ortaya koyacak? ” – Abdurrahman Kurt[/su_pullquote]

Aday listeleri doğru muydu?

Hayır. En büyük hatayı aşiret yapısını anlamakta zorlanarak yaptılar. Bunda AK Parti hata yapmıştır ama bu hataya sürükleyen HDP çizgisinin yarattığı baskılardır. Sandıklarda baskıyı, zoru dayatırsanız birileri de devletin gücü ile kırılma yaratacağından, toplumun içindeki dengeleri kullanmaya kalkarsa, aşiretlere bel bağlanmış sandıklardan medet umarsa sonuç böyle olur.

Bunu biraz daha açar mısınız?

Aşiretinden bağımsız olarak toplumda değeri vardır, alırsın, amenna ama sandık koruma işi aşiret işi değil. Anlatamadık bir türlü. Sandık koruma işi inanç işidir. O sandığa namusun olarak bakabilmelisin. Halbuki aşiretlerin AK Parti’yi tercih eden örgütsüz ailelerde belki bir karşılığı olur ama HDP çizgisine karşı durmasını beklemek yanlış bir şey. 2007’de aşiretler yanımızda değil, karşımızdaydı. Biz Diyarbakır’daki oyların yüzde 41’ini almıştık. Sandık manipülasyonlarını sayarsanız daha fazla bile almıştık.

Fakat 12 yıldan beri iktidarda olan bir partinin sandıklara baskı yapılıyor iddiası, sandıklara baskı yapılmasını engelleyememesi nasıl açıklanabilir?

Bunu bilmek için o bölgede seçimlere girmiş olmak gerekir. Polisle yapmaya kalkarsanız, polis baskı yapıyormuş gibi hava oluşturursunuz; bu da manipülasyona açık hale getirir ki, bölgede bunda uzman çok insan vardır. Bunu toplumun kendi dinamikleriyle yapmalısınız. Haklı olmanız, bir inanç oluşturmanız gerekir. Ama kokuşmuş yapılardan medet umarsınız problem vardır. Hele AK Partililerle, iktidar partilileri karıştırmamak gerekiyor. İktidar partilileri de alacaksınız ama hak ettiği yere koyacaksınız.

Sizce AK Parti bütün bunları kendisine soracak mı? Bir sonuç çıkartır mı?

Soracaktır ama sonuç çıkarır mı, bundan şüpheliyim. 2009’dan beri uyarageldiğim birçok şeyin tekrar yapıldığını görebiliyorum. Biz bunları söyledik, herkes de söyledi. Söylenmeyen bir şey yok. Herkes her şeyi biliyor. Buna rağmen yapılan işler bunlar. Bir daha yapılmaz mı bilmiyorum. Tekrar seçim sürecine girince AK Parti, MHP tabanına mı oynayacak, 2007 çizgisine mi dönecek? Ama biz şunu biliyoruz; MHP’ye taban kaptırmayalım denildiğinde bizim var olma şansımız yoktur.

Bunların sorumluluğu AK Parti içinde kimde?

Cevabı kırıcı olabilir, buna cevap vermemeyi tercih ediyorum.

Bu seçim sonuçlarıyla çözüm süreci ne olur?

Beni arayıp, ‘çözüm sürecinin partiye zarar verdiğini anlatamadık’ diyenler çıktı. Akılları çözüm sürecinin kendisiyle değil, yönetişimiyle ilgili bir sorun olduğunu anlamaya yetmiyor. En kolay yol ‘Kürtler beğenmedi, MHP’liler de bize oy vermedi’ye dönüştürmek. Onlara şunu anlatmak lazım: Çözüm sürecinin desteği yüzde 50’nin çok üstünde. Senin aldığın oy bunun altındaysa senin çözüm sürecinin yönetişimiyle ilgili bir sorunun var demektir. O sorunu bulman lazım. Bu sorunu görmek yerine, ‘çözüm sürecinden kurtulalım’ demekle bu ileri zekâlı arkadaşlarımız akıllarınca Kürtlerden de intikam alıyor. Kürtlerden intikam aldığın sanıyor ama bütün bölge insanından, iyi ve istikralı bir Türkiye olması halinde bundan fayda sağlayacak bütün coğrafyadan intikam almaya kalktığının farkında değil. Çünkü çözüm süreci sadece Kürtlerle ilgili mesele değildir, Türkiye’nin var olma meselesidir. Türkiye’nin büyüme ve beraber olma meselesidir. Bunu doğru yönetmekle ilgidir. Kapasiten buna yetmiyorsa, bırakırsın. HDP daha fazla parsa topladı diye düşünüyorsan eğer, hak ettiğin halde niye toplayamadığını sorman gerekir. Bu halk vicdansız değil, akılsız değil, nankör değil. Sayın Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın bize teşkilatlarda öğrettiği bir cümle var; halk bize hak ettiğimizi vermiyorsa, hiçbir zaman onları suçlamayacağız, dönüp kendimizi kontrol etmeliyiz. Başbakan’a demiştim ki ‘efendim net bir şekilde katılıyorum buna, sadece vekillerin, teşkilatın üzerinden değil genel merkez üzerinden de bakmalıyız’ demiştim. Bunun tekrar aynısını söylüyorum. Hatırlayın bu bölge 2007’de AK Partiye yüzde 55 oy vermiştir.

Siz aynı zamanda akil insanlardan biriydiniz. Bu açıdan da baktığınızda nasıl görüyorsunuz?

Çözüm sürecine ilişkin ciddi riskler var. Şimdi HDP içinde bile ‘CHP- MHP-HDP koalisyonu bile daha iyidir’ diyorlar ama bunun bir uçurum olduğunu bağıra bağıra söylüyorum. Bunu HDP tabanı da bilmelidir ki, bu bağıra bağıra söylediğim şey HDP ve AK Parti çıkarları açısından, bölgenin çıkarları açısından saçma ve proje siyasetine ilişkin bir cümledir, sakın ola bunun cezbesine kapılınmasın.

Nedir o proje?

AK Parti’yi devirme projesi. Bütün eksikliklerine rağmen, Türkiye’yi tekrar toplayacak tek parti AK Parti’dir. CHP’den ve MHP’den böyle bir şeyi ummak kendini aptalların en aptalı yerine koymaktır. Mümkün değildir. Buna tarih, tecrübe şahittir, vicdan şahittir. Sorun AK Parti’nin de CHP-MHP seviyesine düşmeden başlattığı yolu bitirme sorunudur.

Söyleşinin devamı: Al jazeera

FİKRİKADİM

The ancient idea tries to provide the most accurate information to its readers in all the content it publishes.

1 Comment

  1. öyle bir anlatmış ki doğru aday seçiminde hata yapıldı ama bana Marksist Leninist kandan beslenen ırkçı ,her ortamda İslam dininne küfreden yapıya hdp ve pkk ya oy vermesini normalmiş gibi açıklamasın adamlara herşey veriliyor ama estirilen hava sanki hiç bir şey yapılma gibi davranırsanız bunun adı nankörlüktür.

Leave a Reply

Your email address will not be published.

Comment moderation is enabled. Your comment may take some time to appear.


Fatal error: Uncaught TypeError: fclose(): Argument #1 ($stream) must be of type resource, bool given in /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php:2386 Stack trace: #0 /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php(2386): fclose(false) #1 /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php(2146): wp_cache_get_ob('<!DOCTYPE html>...') #2 [internal function]: wp_cache_ob_callback('<!DOCTYPE html>...', 9) #3 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/functions.php(5373): ob_end_flush() #4 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/class-wp-hook.php(324): wp_ob_end_flush_all('') #5 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/class-wp-hook.php(348): WP_Hook->apply_filters('', Array) #6 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/plugin.php(517): WP_Hook->do_action(Array) #7 /home/fikrikadim/public_html/wp-includes/load.php(1260): do_action('shutdown') #8 [internal function]: shutdown_action_hook() #9 {main} thrown in /home/fikrikadim/public_html/wp-content/plugins/wp-super-cache/wp-cache-phase2.php on line 2386