/

Seküler devletin kutsallığıyla vahiy devletini unutmak

6 mins read
3

“Tecrübe insanları bir araya gelmeye zorlar ve düşünceyle birlikte, insanın yaşamasını mümkün kılar. Bu birliktelik, insanlık için gereklidir. Aksi taktirde insanların varlığı ve orada yaşamaları için Allah’ın dünyayı yaratma iradesi mükemmel olmayacaktı.” (İbn Haldun)

İbn Haldun üç tür devletten bahseder. Vahiy devleti, siyasal devlet ve feylezofların ideal devleti.

Vahiy devletinin en iyi düzen olması konusunda tereddüt dahi göstermez. O dünya hayatının gelip geçiciliğini ve onun insanın amacı, hedefi olmadığını; “Tek başına bu dünya insanın amacı değildir. Zira o tamamen yararsız ve boşunadır. Sonu ölüm ve yokluktur. Allah; “Sizi eğlence olsun diye mi yarattığımızı sanıyorsunuz” (23-117)” ayetini zikrederek delillendirir. “ İnsana düşen şey, Allah’ın yolu olarak kendisini ahirette mutluluğa eriştiren dinidir…. Allah’a ibadet, insan için var olan ticaret ve mülk (idari yönetim) kanunlarının düzenlenmesini de şeriatın sahası ve kapsamı içerisinde bıraktı. Böylece bunlar yönetimi Allah’a doğru sevketti”

İbn Haldun yukarıda alıntıladığımız paragrafta rasyonel devlet ve hukukla, vahiy devleti arasındaki önemli teorik bir ayrıma işaret etmiş olur. Rasyonel devletler, toplumun düzeniyle ilgilenirler ve bu düzene tabi olunması karşılığında refah vaadederler. Öncelik mevcut düzene uymaktır. Birey haklarını yasalara bağlılıkla kazanır.

Vahiy devleti dünyayı, Allah’ın yarattığı bir yer olarak değerlendiren ve ahiret hayatının hesabını vermek zorunda olan ferdi, korumak ve kollamakla görevlidir. Devlet, kulun Allah’a karşı görevlerini yerine getirmesini kolaylaştırmak için vardır. Bireyin yükümlülüğünün devlete değil, Allah’a karşı olduğunu kabul eder. Bu nedenle devlet başkanı, Allah’ın, kuldan istediği -dünyevi ve dini- görevleri engellediğinde suçludur. Öyleyse yaşaması gereken devlet değil, bireyin haklarını koruyan hukuktur. O nedenle hukuka uymayan devlet başkanına karşı baş kaldırılır.

Vahiy devletinde “anayasal biçim” bulunmaz; zira vahiy biçimsel değildir. Vahyin emirleri, otoritesi zayıfladığında siyasal devlet (Mülk devleti) ortaya çıkar. Mülk devleti özünde sekülerdir: Kırallık, sultanlık, imparatorluklar… Yasalar biçimseldir yani; siyasal erkin belirlediği, kabul ettiği teoloji/kelam, ideoloji ve egemen sınıf, sermaye üzerinden tanımlanarak uygulanır.

Örneğin; Abbasiler kanunları Mutezili kelamla uygulamışlardır. Osmanlı sünni kelamla… Bu hukuk anlayışı tek başına “vahyi” bir anlayış değildir. Çünkü, yeri geldiğinde devlet için “kardeş katline” cevaz verilmiştir. Sultana, devlete, devlet başkanına itaat, Tanrıya itaat olarak yorumlanmıştır. Vahyin emriy değil, kelamın/teolojinin sağladığı imkanlarla, meşrulaştıran yorumlarla bunlar yapılmıştır. Zira, saltanat meşruiyetini vahiyden değil, teolojinin yorumlarıyla kazanır, kazanmıştır.

Siyasal devlet -ister modern dönem ister geleneksel dönem olsun hiç farketmez- bireyi, kanunlara itaat esasıyla tanımlar ve varlığını öyle kabul eder. Böylece her zaman bağlayıcı olan kanunlarla alt eder. Birey, belirlenen sınırları, kanunları özümsediğinde özgürlük; siyasal ve ideolojik bir tanımın parçasına dönüşür.

Günümüzde insanların bir kısmı kendisini özgür, bir kısmı mağdur olarak görüyorsa, devletin siyasallaşması; siyasal, ideolojik alanı kullanmasından kaynaklanmaktadır. Böyle bir durumda seküler hukuk, devlet erkini küçülten değil onun gücünü artıran bir unsur olarak varlığını gösterir.

Kutsal devlet, Mülk devleti; mistik, ideolojik, teolojik göndermeler üzerine kuruludur. Hukuk bu teolojinin, ideolojinin egemenliğinde hareket ettiği müddetçe sekülerizm, dindar halkı, siyasal devletin egemenliğine köle eder.

Hayati Esen

In 2005, he published his first book "Why Sufism". Then in 2012, he published essays on theology, politics and art in various magazines and newspapers. In 2014, he founded the website fikrikadim. The website is published in Turkish and English. In 2023, he wrote a post-truth novel called "Pis Roman". He still publishes his articles on fikrikadim.