/

Evrim Teorisi Müslüman aklın kurtuluş reçetesidir

13 mins read
Charles Robert Darwin kimdir. Hayati ve Evrim teorisi

Bilimin siyaset ve iktidar kavgasının bir parçası haline dönüşmesi, ikinci sınıf muhteris ve kifayetsiz entelektüellerin eliyle gerçekleşmiştir. Toplumun çeşitli katmanlarına nüfuz edenler de bunlardır. Bilim ve düşüncenin topluma ulaşmasında asıl işlevi bunlar görür. Bilim adamı ve entelektüel, toplumla ilişki (ütopik beklentilerin haricinde) kuramaz, zira bilimsel çalışmalara ayrılan mesai buna izin vermez. Bu nedenle entelektüel ve toplum arasında, bilginin paylaşılması ve karşılıklı iletişimin oluşabilmesi için araçlara ihtiyaç vardır. Bunlar toplumun kanaat önderleri olan vaizler, din adamları, gazeteciler, öğretmenler gibi ikinci sınıf entelektüeller ve tabiki en önemlisi bürokrasinin organize ettiği eğitim kurumlarıdır.

Bu yapılanmalar daha çok merkezi otoritenin kontrolünde organize olmuş paralel yapılanmalardır ve bunların amacı devletin (iktidarın) hâkim kılmak istediği sisteme, yönetim biçimine uygun bireylerin yetişmesini sağlamaktır. Sonuçta “medeniyet” yani ideal ütopya, reel-politik düzene mahkûm olur ve medeniyet tasavvuru dahi kavga ve dövüşlerin asıl nedeni haline gelir. Özellikle bizim gibi bilimsel düşünceyi hazmedememiş ve modern dünya ile Batılılaşan aklın epistomolojik bir tartışmasını dahi yapamamış toplumların, literatürü ezberlemeye mahkûm kalmış ve bunun sonucunda donuklaşmış, hatta ifsat olmuş beyinlerinden bir şeyler beklemek sanırım büyük hata olacaktır.

Bu makalenin amacı bir epistomoloji tartışmasına girmek değil. Yalnızca tartışmak istediğimiz konunun içeriği böyle bir girişi zorunlu kılıyor. Zira konu “evrim teorisi” olunca ideolojilerin, siyasetin, ikinci sınıf entelektüellerin zihin dünyamızı bozan yaklaşımları sonucunda teorinin dinsizlikle aynı minvalde değerlendirilmesi; sadra şifa ve anlamlı bir epistemoloji tartışması yapmayı gerekli kılmıştır.

Öncelikle evrim teorisi Darwin’le başlayan bir tartışma değildir. Evrim, yani canlıların zamanla değişerek başka türlere dönüşmesi; Spiritüalistlerin reenkarnasyon, Janistlerin tenasüh, Ehli-Kitab dinlerin öldükten sonra yeniden dirilme olarak anlattıkları metafiziksel değişim ve dönüşümün ilk biçimi olan fiziksel yaratılışın nasıl başladığı tartışmasıdır. Paradoksal bir bakışla insanlık ahiret (ölümden sonraki hayat) için evrimi kabul etmişse de ilk yaratılışın başlangıcı olan Dünya’da evrimi kabul etmek istememiştir. Özellikle de Ehli-Kitap…

Ancak İslam coğrafyasında evrim, Abbasilerden itibaren tartışılmaya başlanmıştır. Evrim teorisi; belirtmeliyiz ki, statik değil, dinamik bir teoridir ve kendi içerisinde daima gelişen bir yapıya sahiptir. Zaten bilimsellik de bu demektir.

İlk tartışma, Abbasiler döneminde kurulan Daru’l-Hikme’de modern kimyanın öncüsü kabul edilen Cabir bin Hayyan (öl:M.815) tarafından başlatılır. Cabir, insanın ve diğer canlıların kendiliğinden vücut bulduğunu belirtir. Allah’ın sadece dört temel unsuru yarattığını ve canlıların bu dört temel unsurdan neş’et ettiklerini savunur. Hayyan’a göre minerallerin, bitkilerin, hayvanların ve insanların sûni olarak laboratuvar ortamında üretilebilmesi mümkündür.

Cahz (öl: M.869) ise Allah’ın emriyle bütün yaratıkların, buna insan da dahildir, tek bir çekirdek varlıktan yaratıldığını iddia eder. Cahz, Kitabu’l-Hayavan adlı eserinde biyolojik evrimi açıkça savunmuştur. Ona göre evrenin yaratılışını başlatan Allah, aynı zamanda onu evrimleşme yoluyla teşekkül edici; hem de türleri devamlı evrimleştirici kılmıştır.

Aynı düşünce ve araştırmaları Biruni, ibn Miskeveyh’, İbn Tüfeyl, İbni Nefis, İbn Sina, İbn Haldun’da da okuyabiliriz. Ardı ardına sıraladığımız İslam alimi ve entelektüelleri elbette modern anlamda bir evrim teorisini dillendirmemişlerdir. Bunu beklemek zaten anlamsızdır. Zira bilgi zamanla gelişir ve dayandırılan kaynaklar değişir. Ama neticede ana fikir aynıdır, o da evrim teorisidir.

İslam düşünce tarihinde tartışıldığını hatırlatmak için kısaca örneklediğimiz evrim teorisi, Darwin’le yeniden düşünce dünyamızın merkezine oturmuştur. Ve bu defa daha güçlü tezlerle gelmiştir. Ayrıca tartışmada siyasal bir aklın desteğini, yani Marksizmin desteğini alarak gelmiştir. Bizde evrim teorisinin tartışıldığı çerçeve tam da burasıdır.

Oysa Evrim teorisi, canlıların kökeninin tek bir canlı organizma olduğunu; bu organizmanın çoğalarak ve doğal seleksiyon (seçilimle) sonucunda değişimlerin ortaya çıktığını anlatır. İşin özü budur ve evrim teorisi ontolojik bir tartışmaya girmez. Sadece var oluşun nasıl başladığını anlamaya çalışır. Müslümanlar buna modern dönemde “yaratılış teorisi” diyebilselerdi bizler konuyu ontolojinin, özellikle ilk dönem Kelam ilminin yaratılış teorisini yeniden tartışma fırsatı da bulabilecektik.

Evrim, modern dönemde, Vatikan’ın kabulü doğrultusunda “Yaratılış teorisi çökerse Hristiyanlık da çöker.” yaklaşımıyla inkar edilmiştir. Zira İsa, Tanrı’nın oğludur ve Tanrı’nın oğlu öyle “Homo Erectus” adlı (bizde maymundan gelen insan olarak magazinleştirilen) yaratıktan gelemez, gelmemelidir savunusudur.

İslam coğrafyasında ise Vatikan’ın parasal katkılarda bulunduğu dernekler ve örgütler tarafından “Allah’ı inkar ediyorlar, yaratılışı inkar ediyorlar” gibi militarist saldırılarla, evrim tartışılamaz bir hale getirilmiştir. Elbette bu tepkinin oluşmasında, batıcı ve materyalist grupların sırf dini aşağılamak, siyasi ve ideolojik düşüncelerini doğrulamak için teoriyi kullanmaları etkili olmuştur. Butün bunlara rağmen bizim evrim teorisini tartışmamız, modern dönem İslam düşüncesinin sağlıklı ve verimli bir mecraya çekilmesinin imkanını sağlayacaktır.

Friedrich Engels ile Evrim Teorisini Okumak

Genel olarak İslam ülkelerinde ve tabiki Türkiye’de evrim teorisi Friedrich Engels‘in materyalist yaklaşımıyla okunur. Çünkü evrim teorisi Engels’e göre Marksist-diyalektik düşünceyi destekleyen en önemli bilimsel teoridir. (Diyalektik kavramı kısaca, evrendeki tüm gelişmelerin çatışma sayesinde elde edildiği tezidir.)

Marks, insanlık tarihinin bir çekişme ve savaş tarihi olduğunu, modern dönemde yaşanacak sınıf savaşının, proleterya ve kapitalist burjuva arasında yaşanacağını savunur. Kapitalist düzenin yıkılması gerektiğini söyler, çünkü ona göre toplumlar, ekonomik etkenler doğrultusunda bir gelişim süreci izlemiştir. Köleci toplum feodal topluma, feodal toplum kapitalist topluma dönüşmüştür. Sonunda bir devrim ile sosyalist toplum kurulacak ve tarihin en ileri seviyesine varılacaktır.

Darwin de tüm canlıların yaşam mücadelesi sonucunda evrimleşerek bugünkü haline geldiğinin araştırmasını yapıyordu. Evrimsel mücadele insanlar arasında sınıf mücadelesinin makro düzeyde bir örneğiydi. “Darwin’in yapıtı büyük bir yapıttır. Tarihteki sınıf mücadelesinin doğa bilimleri açısından temelini oluşturuyor.” (Marks Engels Mektuplar, cilt 2, s.126)

Engels, diyalektiğin bilimsel destekleyicisi olarak gördüğünden evrim teorisinin felsefi içeriğini savundu ve bunu materyalist bir yaklaşımla ele aldı.

Neo-Nazi faşizminin de evrim teorisini benimsediğini, teorinin sadece Marksistler tarafından kullanılmadığını hatırlatarak evrim tartışmasını materyalist düşüncenin eteğinde sürdürmek istemem.

İslam Düşüncesinde Evrimi Kabul Etmek.

İslam coğrafyasının halen en önemli sıkıntısı; her konuyu iman ve inkar gibi dini literatürle düşünmek, aynı zamanda aklı bununla meşgul etmektir. Oysa modern bilim iman değil, araştırmanın, tecrübi (deneme-yanılma, yani deney) birikimin bir sonucudur. Evrim iman edilmesi gereken bir konu değildir. Reddedilmesi gereken bir inanç sistemi de değildir. Sadece bilimsel bir tartışma ve araştırmanın konusudur. Zira Abbasi döneminde alimlerin evrim üzerine yaptıkları tartışmanın bir akide sorunu olarak ele alındığını göremeyiz.

Ancak evrim sanılanın aksine İslam düşüncesinin modern dönemde karşı karşıya kaldığı entelektüel yetersizliğin ve ikinci sınıf bir medeniyet düşüncesinin değişmesine pozitif katkılar sağlayacak bilimsel bir çalışmanın konusu olmalıdır.

Bu yazı 2/12/2012 yılında radikal’de yayınlamıştır…

 

 

Hayati Esen

In 2005, he published his first book "Why Sufism". Then in 2012, he published essays on theology, politics and art in various magazines and newspapers. In 2014, he founded the website fikrikadim. The website is published in Turkish and English. In 2023, he wrote a post-truth novel called "Pis Roman". He still publishes his articles on fikrikadim.